Naci Görür’den Olası İstanbul Depremiyle İlgili Korkunç Sözler: ‘Deprem 7.2 ile 7.6 Arasında Değişecek’
prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul sarsıntısıyla ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Görer, Marmara Denizi’nde deprem üretecek iki fay hattı olduğunu vurgulayarak, her iki fayın aynı anda kırılması durumunda 7.5 veya 7.6 büyüklüğünde deprem olabileceğine işaret etti.
Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimcisi Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından meydana gelen artçı sarsıntıları değerlendirdi.
Görür, Kayseri ve Sivas’ta peş peşe meydana gelen depremlerin ardından o bölgedeki faylarda hareket olabileceği uyarısında bulundu. Olası Marmara depremini değerlendiren Prof. Dr. Naci Görür, sadece deprem için değil, iklim değişikliği için de önlem alınmasını istedi.
prof. Marmara Denizi’nde sık sık meydana gelen 3 ve 4 büyüklüğündeki depremlere ait Dr. Naci Görür, “Marmara Denizi’nde depremler çok sık oluyor. Özellikle Orta Marmara Çukuru’ndan yani Silivri açıklarından batıya, Tekirdağ’da denizlerde sık sık depremler oluyor. Bu depremler çoğunlukla üçlü ve dörtlüdür.
“Bu depremlerin önemli bir kısmı tektonik depremler değil. Daha çok denizin dibinden çıkan doğal gaza bağlıdır. Dolayısıyla o bölgedeki doğal gaz çıkışları ve hareketlilik bu tür depremler yaratabilir. 4.1 büyüklüğündeki bu depremi önemsemek doğru değil. Çok sık olabilir.”
Avrupa yakasında zeminin Anadolu yakasına göre daha zayıf olduğunu belirten Görer, “İstanbul’da ilçelerin sağlamlığından bahsediyorsak Avrupa yakasındaki yerler nispeten depreme karşı daha savunmasız. Nedeni ise Avrupa yakasındaki jeolojik oluşumlar ve özellikleridir. Asya yakasındaki ilçeler jeolojik oluşumlar açısından Avrupa yakasındaki ilçelere göre nispeten daha iyi durumda olabilecek yerlerdir.
”Avrupa yakası deprem yönünden Asya yakasına göre daha sorunlu çünkü oradaki jeolojik oluşumlar daha genç. Zemin özellikleri bakımından daha zayıftır. Asya yakasının konumu, oradaki oluşumların prestiji ile jeolojik olarak daha güçlüdür. Marmara Denizi’nde beklenen sarsıntı 7,2 ile 7,6 arasında değişecek. 7.5 büyüklüğündeki deprem için tüm senaryolar ve hazırlıklar yapılıyor. Marmara’da deprem üretecek iki aktif fay kolu bulunmaktadır. Bunlardan biri de yaklaşık 45 kilometre uzunluğundaki Adalar kolu.
”Bu tamamen kırıldığında, 6 saniyelik depremler üretir. Bir diğeri ise Kumburgaz fay koludur. Yeşilköy açıklarından Silivri açıklarına kadar uzanır. 65 kilometre uzunluğundadır. Kırıldığında en az 7.2 üretir. Her ikisi de kırılırsa 7.5 veya 7.6’ya ulaşabilir. Tekirdağ fayı muhtemelen Marmara’nın batısında 1912 Şarköy depreminde kırıldığı için orada büyük bir deprem olacağını düşünmüyoruz. Bu nedenle Marmara’daki sarsıntının 7.2 ile 7.6 arasında değişeceğini düşünüyoruz.”
“Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde iki büyük deprem meydana geldi. 7.8 ve 7.6 oldukça büyük depremlerdir. Bu iki deprem nedeniyle ülkemizin Anadolu levhası 7 buçuk metre güneye doğru inip kalkmıştır. Levhanın bu hareketine bağlı olarak, o levhadaki fay sistemlerinin, en azından Doğu Anadolu bölgesindeki fay sistemlerinin, bu Anadolu levhasının ani hareketinden etkilendiğini ve bazı yerlerde gerilme alanlarında değişiklikler meydana geldiğini varsayabiliriz. faylarda gerilim artar ve bazılarında azalır.
“Bu iki büyük sarsıntı nedeniyle bu bölgelerdeki fayların bir anlamda hareket ettiğini ve zaman zaman sarsıntı üreteceğini söyledik ki bu da normaldir. Mesela Malatya’da, Sivas’ta, Kayseri’de, Bingöl’de, Adana bölgesinde ve hatta Kıbrıs’ta iki büyük deprem sonucu seferberlikler olabilir, normal karşılanması gerektiğini söyledik. Kayseri’de, Sivas’ta deprem olursa bizi şaşırtmaz. İki depremden dolayı o bölgelerdeki faylarda hareket olabilir.”
“Sadece deprem değil, iklim değişikliği de bizi vuracak. Bir bakarsınız yağışlar düşer, fırtınalar olur, seller olur, kaya düşmeleri olur, heyelanlar olur. Dünya ısınıyor, deniz seviyesi yükseliyor. Dünya deniz seviyesinin ısınması, denizin kıyılarımızı sular altında bırakacağı anlamına geliyor. Bunlar bugün, yarın olmayacak ama bir devlet uzun süre de olsa bunları düşünmeli ve önlem almalıdır. Dolayısıyla Türkiye bir afet bakanlığını hak ediyor, doğru olan da bu.”